www.canyonlandsturkey.tr.gg - ŞİİR KÖŞESİ-poetry
 

HOME - ANASAYFA
MİSYONUMUZ/OUR MISSION
VİZYON
2010 AVRUPA DİL ÖDÜLÜ ALAN PROJEMİZ
Galeri-1
BLAUNDUS CITY-ANTİK KENT SÜLÜMENLİ harabeleri
ULUBEY TARİHİ-HISTORY and LOCATION
Ziyaretçi defteri/Visitors' PAGE
İletişim/COMMUNICATION
CONTACT PERSON
2008-Faaliyetler-1/ACTIVITIES-1
CİRİT/JERIT GAME
2008-FAALİYETLER-2/ACTIVITIES-2
NEWS-HABERLER
ŞİİR KÖŞESİ-poetry
ULUBEY KANYONUNUN JEOMORFOLOJİK OLUŞUMU
REKLAM SPONSORLARIMIZ/ADVERTISEMENT SPONSOR FIRMS
KAPLICALAR
UŞAK İLİ TURİZMİ
2009-BEYŞEHİR İZCİ KAMPINA KATILIM
2011-ULUSLARARASI YAZ GENCLİK KAMPI UŞAK FAALİYETLERİMİZ
2012-yenilikçi öğretmenler projemiz
2013 ULUSLARARASI YAZ GENÇLİK KAMPI-ALMANYA FAALİYETLERİMİZ
2014 YENİLENEN MİSYONUMUZ VE ÇALIŞMALAR
CLANDRAS-UŞAK KANYONLARINDAKİ EN GÜZEL PIKNIK ALANI
EGE'Yİ TANIYALIM-2015
2015-PROJEMİZ-İTALYA
EGE'Yİ TANIYALIM 2016
Yeni sayfanın başlığı

Yeni sayfanın içeriği

 

     

EVERYTHING

  Every man is a life,Every life is a world,
  Every world is different
  Everything is being
  Respectful to others.
     HERŞEY                     
  Her insan bir hayat
  Her hayat bir dünya,
  Her dünya birbirinden farklı,
  Her şey farklı dünyalara saygı...D.Kürşad SUNALCAN
 
     ULUBEYİM (baş harflerde)

  Uzak ama bir o kadar da yakınsın bizlere,
  Luzum yok artık ayrı düşmelere,
  Ufkumuzu çizdik seninle birlikte;
  Birliğimizi, bereberliğimizi ilelebet sürdürmeye,
  Emin adımlarla ilerleyeceğiz selametle,
  Yüreğimizi verdik biz bu işe,
  İsminle başladık bu harekete,
  Mükemmelsin sen Ulubey'im.
                                            

         AŞIKLAR DİYARI UŞAK

 

 

  Uşak’ım âşıklar diyarı diye anılır
  Hikâyelerimiz dilden dile yayılır
  Düğünlerimize cümle âlem bayılır
  Anadolu’mun gözdesidir Uşak’ım

  Tarhana çorbası yemeklerin başında
  Keşkeğimiz, bilmem kaç yaşında
  Pilavı, Etli bamya, etli nohut yanında
  İrmik helva ya da tahin helva verilir

  Gün doğumuzda Afyon, batımında Manisa 
  Bir yanımız Denizli, bir yanımız Kütahya
  Karun’un hazinesi, Ulubey Kanyonu var ya
  Bu sayede tanıdı seni Dünya Uşak’ım

  Ulubey mermeri, Sivaslı çileği, Eşme Kilimi
  Karahallı’da Cılandıras köprüsü ve şelalesi
  Banaz’ın yeşil elması, kirazı, Hamamboğazı
  Beş ilçe sana oğul oldu torun oldu Uşak’ım 
                                                 MURAT METİN

 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

19 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
Okunma Sayısı
1303
 

Kasabanın sanatçıları: Aşık Kadiri ve Aktör Mehmet

Kasabanın sanatçıları: Aşık Kadiri ve Aktör Mehmet
 

 

Dün akşam üzeri saatlerinde 55-60 yaşlarında iki adam girdi büroma. Kadir ve Mehmet Uzun. Araç satışı yaptırmak istiyorlardı.

Bir yandan işlemler yapılırken, biraz daha yaşlıca olanı sohbete başladı hafif hafif..

"Eeee.. Neşe Hanım.. Sen resme sanata meraklıymışsın. Öyle duydum ben. Şu bizim kasabanın eski belediye binası hakkında ne düşünüyorsun ? " demez mi...

Bam telime basmıştı benim. Artık beni susturmak ne mümkün ! Aldım sazı elime.. Kaç kere söyledim başkana.. "Yapmayın.. etmeyin.. çürümeye terketmeyin canım binayı. Üç cepheli, cumbalı, ahşap işlemeli alınlıkları, balkonları ile tam bir mimari şahaser olan binayı gelin restore edin. Sonra da kültür-sanat evi olarak açın halka, gençliğe.. Altındaki avcılar-atıcılar klübünü de çıkarın. Gençlere bilardo, masa tenisi salonu haline getirin. İsterseniz bende görev alırım, binanın restorasyonu esnasında ya da sonrasıyla ilgili her türlü çalışmanın içinde... " dedim. Dedim amma... beni dinleyen kim? Sakalımız yok ki! dinletelim sözümüzü.."

Diye söylenerek, işleri bir yana bırakıp, muhabbeti koyulturken, cebinden bir tomar şiir çıkardı Kadir Uzun.

"Ben bu kasabanın şairiyim. Bana AŞIK KADİRİ derler dedi. Benim sakalım var ama beni de dinlemedi başkan. Zaten aşıklarla, kadınların sözü dinlenmez bu memlekette.." Diyerek şiirlerini okumaya başladı. İlk okudukları sevgi, aşk üzerine dörtlüklerdi. Okudukça coştu Aşık Kadiri. Şiirlerin rengi değişmeye sosyal içerik kazanmaya başladı:

" Gençlik bu hallara vay nasıl düştü
Eli bıçaklılar al senin olsun
Midesinde ayran kabardı şişti
Eli sopalılar al senin olsun "

.........
diye başlayıp,
.........

"Kadiri gençliği bitti milletin
Akıbeti hüsrandır böyle devletin
Şifası nerede böyle illetin
Sınırlar kalırsa al senin olsun "

dizeleri ile biten 8 dörtlükten oluşan, 5 martta yazılmış, uzunca bir şiirdi okuduğu sonraları.Ben çok şaşırmıştım.Bu ufacık kasabadaki , böylesi duyarlı adama.
"Sen hangi duygularla bu mısraları yazdın bilinmez ama bana sanki Hrantın arkasından ortaya çıkan gençliğin durumunu, yükselen ırkçılığı anlattı dizelerin " dememe fırsat kalmadan, bir şiir daha uzattı bana.

.....

"Beraberlik doğsun bu cinayetten
Yapanlar utansın bu hıyanetten

Kadiri tek yumruk olmalıyız biz
Bu yurdun sahibiyiz biz hepimiz
Her türlü cinayet tek nefretimiz

Kahrolsun hainler bu cinayetten
Cinayet içinde bu hıyanetten "

Dizeleri ile son bulan, Hrantın arkasından 22. ocak günü yazılmış uzunca bir şiirdi. Ve bu şiirin paylaşıldığı saatlerde Malatyada hunharca cinayetler işliyordu şiirde sözü edilen gençler. Sözde, dincilik-ırkçılık-vatan adına...Bir başka şiiri ise ,kısa bir süre önce şehit olan 10 askere adanmıştı...

Bizim Aşık Kadiri ile sohbetimiz uzadıkça, kardeşi Mehmet Uzun'u bir kıpırdanmadır aldı. "Bana niye sormazsın Neşe Hanım sen?Sen neler yapıyorsun bakalım oralarda, demezsin? diye siteme başladı, Mehmet Uzun.

Bende "Amaaaannn.. Mehmet Uzun, Almanya ellerinde ne yapılır ki.. Eşşek gibi çalışmışındır işte gurbetlerde.." dememe fırsat kalmadan, bana ;

"Ben Almanya-Münihte hem belediyede çalıştım hemde film çevirdim " demez mi ! Yılmaz Gündüz'ün SONU OLMAYAN YOL filminde, 60 dakikalık rolü olmuştu. Film, İtalyan-Türk mafiasını anlatıyordu. Zeki Alasya-Metin Akpınar arası bir tipti canlandırdığı. ŞİRİNİN DÜĞÜNÜ, MARDİN-MÜNİH HATTI adlı, gurbetçileri anlatan filmlerde de çocukları rol almıştı. Sonra Münih Belediyesinin " yabancı işçilerin yaşamlarını konu eden belgesel-kurgu türü, yapımı 6 ay süren filminde önemli bir rolde oynamıştı. Heyecanlı heyecanlı, el kol hareketleri ile bunları anlatırken, hakikaten karşımda Zeki-Metin arası bir tip vardı. Ve beni şaşkınlıklara garkediyordu.

"Ahhh.. ben ne teklifler aldım elin Amerikalısından filan ama... ben gidemem oralara. Topraklarımı, insanımı bırakamam. Onbeş günde bir atlarım uçağa gelirim, kasabama. Amerikalardan nasıl gelirim ben buralara... Hem Almanyada kimleri tanımadım ki ben. Yılmaz Güneyleri.. Tarık Akanları.. Müjde Arları.. Her türlü işlerinde beni ararlar. Ben karşılarım isteklerini.. ben bunlardan nasıl vazgeçerim ki.."diyordu, uzaklara dalıp gitmiş gözleri ile içini çekerek...

Sanat, en ortak dildi, gönül gözü ile hayata bakmayı bilenler için. Ve Anadolu'nun ufacık bir kasabasında bile en umulmadık bir anda, en olmadık bir yerde buluşturuverir, lezzetli meyvalarını sunarak en güzel tadı bırakırdı naif yüreklerin derinlerine....

Fotoğraf: Aşık Kadiri ve Aktör Mehmet kardeşler -Kasabanın Sanatçıları(benim objektifimden)

------------------Yorumlar (3) Neşe hanım ,kasabam dediğiniz yer neresi? merakta kaldım şimdi!..Öyle bir anlatıyorsunuz ki hemen uçup gidesim geldi.. Bu güzel insanlara da selamlar benden.. Gülden Işık 24.04.2007 21:16 Cevap :Sevgili Gülden,10 aydır Uşak'ta yaşıyorum ben.Evim Uşak'ta,işim bir ilçesinde.Yine 10 ay önce ,hem Ereğli'ye hem de avukatlığa veda ettim.Şu anda,hukuğun başka bir alanında sürdürüyorum mesleğimi.Gerisini de sonra anlatırım bi ara:))Siz orayı,benim kasabam olarak bilin:))İnanın,kasabamın sanatçıları,öyle sevinecekler ki selamınıza.Sevgiler..teşekkürler.. 24.04.2007 22:33. ne keyifli bir günmüş yaşadığın. sadece fotoğrafa bakarak bile keyifli, konuşkan insanlar oldukları belli oluyor. sanırım işinin en güzel yanlarından biri her an böyle renkli insanlarla karşılaşıyor olman öyle değil mi... beenmaya 21.04.2007 10:36 Cevap :Eğer gönül gözü ile bakabiliyorsan yaşama,nerede olursa olsun ortak dili konuşabildiğin insanlar çıkıveriyor karşına..Küçük bi kasabada..ya da milliyet blogda..senin gibi..sevgiler canım benim.. 21.04.2007 12:21. Aslında fotoğrafa baksa insan pek birşey anlamaz. Bu fotoğrafla birlikte anlatılanlar ve özellikle sizin anlatımınızla anlam kazanmış. Keşke gençlerimiz örnek alsa. Öldürülürmüydü Hrant Dinkler, Matbaacılar, askerlerimiz, masum vatandaşlarımız. Keyifle okuduğum güzel bir yazıydı. Elinize sağlık. Sevgiler Abla 19.04.2007 -----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şair İrfan Yılmaz İrfan Yılmaz (Şairin üye profili) bu nedir >>Popülerlik=5/5
Hayatı Şiirleri Resimli Şiirler Forum İstatistikler Zevkler
<< Önceki Şiir İrfan Yılmaz Şiirleri : 12/13 Sonraki Şiir >>
   

On Sekiz Mart Çanakkale Destanı

Firuze iki derya kuşanır Gelibolu,
Yarımada kıbleden yaslanıyor şimale.
Toprağı Rumelidir, havası Anadolu...
Yadigâr bu vatana rengi kanayan lâle!
Cennet’i anımsatan büyülü yarımada
Sükûtuma da sebep, tüten efkârıma da...
Seddülbahir’le başlar nihayeti Bolayır,
Safir kesilmiş suya zümrüt yansıyan bayır.
Kudret kalemi ancak çizerek dört kesmini
Yeryüzüne düşürür derya fonlu resmini.
Çevir yüzünü gitsin, kibri ahkâm kesenden;
Bu El-Kaviyy mührünü sökemez beşer senden.
Efsunkâr Şimal Tacı yedi yıldızlı hale
Yalnız senin başına yakışır Çanakkale.

İlahî bir lütuftur Çanakkale Boğazı,
Mavi senin tülünde ne efsunkâr mavidir.
Sanki ipek gergefte sülüs ve celî yazı
Akışı şiir gibi... Kalemi semavîdir!
Ege’yle Marmara’nın gökyâkutlu visali
Hayallere sığmaz ki; düşte düşün misali!
Amber buğulu Asya koparken Avrupa’dan,
Suyuna misk damlatıp dökmüş altın kupadan.
Mağribi güneşlerde tüllenen Marmara’yı
Süzerken yanan gözler nasıl seçsin karayı!
İbrişim sırmalanıp atlas kuşanan beden
Göze nasıl görünür acaba gök kubbeden?
İki derya coşkusu sığmaz hiçbir risale
Cebelitarık seni kıskanır Çanakkale! ...

Beş bin yıllık tarihî antik kent Çanakkale
Savaş ve afetlerle yıkılsa da doğrulmuş.
Asırlarca ışığı sönmeyen bu meşale
İlim irfan yuvası kültür ile yoğrulmuş.
Karasi Beyliği’nden sancaksın Osmanlı’ya,
Senin yazdığın tarih bu kadar mı şanlı ya! ...
Kilitbahir karşında şeklen yoncaya benzer,
Suya aksi düşmesin gülden goncaya benzer.
Var mı Kumkale gibi düşlerin en ırağı?
Egeden meltem alan Asyanın son toprağı.
Tarihî mirasından gönüllere kayan sır
Eceabat ufkunda denize başka yansır.
Cennetin bu köşesi nasıl uğrar işgale?
Ablukaya alınmış gülistan Çanakkale!

Sömürgeci ve zalim itilaf devletleri,
Dört kıtanın ifriti yamyamıyla beraber;
İstanbul hayaline kesmişler biletleri,
Mücadeleden yılmaz aslanlardan bîhaber!
And içmişler birlikte Fransız İngiliz’i
Nâmert elle, Cennet’ten koparmaya filizi!
Avustralya, Senegal, Cezayir ve Kanada
Gözlerini karartmış güç yetilmez inada.
İngiliz’i anladık... istiladır emeli,
Peki ya şu Zenci’ye, Hindu’ya ne demeli?
Sökülmek isteniyor ki evlad-ı fatihan;
Avuç içi karaya yüklenmiş cümle cihan! .
Meleklerin yurduna yakışmayan ahvale,
Sükût ikrar dilidir kükresin Çanakkale!

Yıl, bin dokuz yüz on beş: On sekiz mart zaferi!
Çanakkale Boğazı Sırat Köprüsü’nden dar,
Aslan kesildi o gün her Osmanlı neferi,
Kumkale tarafından Seddülbahir’e kadar!
Kilitbahir neresi, Yeni Zelanda nere? ...
Düşman boğaz sanıyor... Çelik kollu cendere!
Zırhlı gemiler gelmiş dünyanın bir ucundan.
Kartal pençeyle kaptı deryanın avucundan!
Hangi tarih yâd etmez O vefakâr Nusrat’ı
Döşediği mayınlar aratmadı Sıratı!
Yarım Dünya geçiyor, Seyit Onbaşı davran
Kaldır top mermisini tarihe yazsın Havran:
Elindeki son gülle... İmkânın yok ikmale;
Besmeleyle ateşle, gürlesin Çanakkale!

Takdir-i İlahidir meleklerin yardımı,
Komutanı Cebrail, bütün ordusu melek...
Gemiler zırhlı diye payitahta vardı mı?
Burası Çanakkale, tufan koparan felek!
Vurulan Kara Belâ yan yattı tabak gibi
Üç dakika içinde mekanı deniz dibi...
Yarım Dünya diyorsan kaderi ondan farksız,
Zırhından yara almış; dümeni kırık, çarksız.
Dokuz savaş gemisi su içinde kavruldu,
Mayın ve obüslerle kaderine savruldu.
İfritlere acımaz yol vermiyor Cebrail,
Yerden fışkıran derya göklere oldu nail.
Düşmanları boğazda kahreden bu şelale,
Nuh Nebiden sonraki tufandır Çanakkale!

Seddülbahir benzeri sarsıldı Anzak Koyu
Sanki Kıyamet sesi, Sûr üflüyor İsrafil!
Conkbayırı ve Kirte yazılmaz ömür boyu,
Yer ve gökle beraber denizi sarmış gafil.
Mermi mermiyi vurdu, süngü süngüyü yardı;
Toprak yamyam kaynıyor kesilmez oldu ardı.
Adım atacak yer yok Hindu ve Berberiden,
Anzakla Kanadalı koşturuyor geriden.
İngiliz başı çekmiş Fransızla yarışta
Toprak kızıla dönmüş gördüğün her karışta!
İnsanlığın utancı bitmez görünen bu şer
Kıyameti kopmadan sanki kurulmuş Mahşer!
Dabbetül Arz çağrısı gibi gelir Deccâle;
Mehdi ve îman sende, vur gitsin Çanakkale!

Gül kokulu diyardır şehitlerin mekânı
Şehidim, meleklerden müjdelendi hediyen.
Ecrini sunmak ister var mı bunun imkânı
Vatan, şehitlerine minnettar ebediyen!
Gök kuşağı nakşolsa makberin kemerine,
Bahreynî inci mercan işlense mermerine,
Sandukası arusek örtüsü sim işinden,
Zemini yâkut olsa kubbesi fil dişinden:
Şehadeti Tevhidle tattığı andan beri
Firdevs müjdesi alan ne yapsın ki makberi?
Şehide, Medinenin münevver bucağından
İki Cihan Güneşi yer vermiş kucağından!
Rahat uyusun diye uğramasın ihmale,
Gül-i Rana kokusu başkadır Çanakkale

Şükranla okunsa da şehitlerin destanı
Kan sızan hecelere kalem nasıl dokunsun?
Fatiha’yla duayla ruhların serbest anı
Sana ithaf edilip kaç bin kere okunsun?
Şehadete ererken duyduğun kutlu sesi
Alnına nurla yazdı meleklerin busesi!
Ey şehit, bilinir ki: Ölümsüzsün, dirisin,
Hakkın, Cennet müjdeli kullarından birisin!
Kanınla suladığın yere toprak denir mi?
Mirasın korunmadan hakkın hiç ödenir mi?
Vatanın şükranıyken utancı oldu harbin
Şehit sayısına bak: İki yüz elli üç bin!
İçli dualar ile kayıt düştü icmale
Her sayfası yakıcı bir ağıt Çanakkale!

Tarihe ebediyen vurulan altın mühür,
Sökülmeyen perçindir şüheda tılsımından.
Ey şehit, yerin Firdevs meleklerden tezahür
Tescil edilmiştir ki Cennet’in üst kısmından!
Öyle kutlu zafer ki düşündükçe vecd eden,
Melekler secde eder alnı kalkmaz secdeden!
Rengi kanayan lâlem şühedanla bakîdir,
Yazdığın eşsiz destan... Gerisi afakîdir!
İhtirasın esiri yedi düvelden düşman,
Gelibolu’ya ayak bastığına bin pişman!
Mücevheri bilmeden çakıl sanmıştır zahir;
Bastığı toprak değil, cevahirdir cevahir!
Hilâl gökte tutkuyla gülümserken Zühal’e,
Kıyamet kopana dek varılan son merhale:
Böyle destan bir daha yazılmaz Çanakkale! ...
 

İrfan Yılmaz

 

 
'Yüz Hatlarım Artık Daha Düz'


 
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

On Sekiz Mart Çanakkale Destanı adlı şiirde hata varsa lütfen buraya tıklayarak bize bildiriniz..

 

 
 
 
Bu şiirin hikayesi:

Açıklamalar:Şimal Tacı: Bilimsel adı ''Corona Borealis'' olan Kuzey gök küresinin, Çoban ve Herkül takımyıldızları arasında yer alan takımyıldızıdır.Timur'un torunu olan Gökbilimci Uluğ Bey tarafından onbeşinci yüzyılda Semerkant'ta hazırlanan kataloğda Iklil adıyla geçer. Takımyıldızın en parlak yıldızı ise: Gemma'dır. Takım yıldızını oluşturan yıldızların diziliş biçimi ve ışıltısı bir tacı anımsattığından bu isim verilmiştir. Şiir metninin alt kısmında bu takım yıldızının teleskopik görüntüsünü sunuyorum. Resimdeki en parlak yıldız Gemma'dır. ***** Sevgili şiir ve gönül dostu kardeşlerim, Sekiz ocak iki bin on iki tarihinde antoloji.com sitesinde yazılmaya başlanan, Çanakkale ve şehitlerine ithaf edilen bu şiir, on yedi ocak ikibin on iki yılında tamamlanlanarak: ON SEKİZ MART ÇANAKKALE DESTANI başlığıyla bu sayfada yayına verilmiştir. Hece sayısı: On dörtlü heceyle yazılan bu şiirde geçen:İngiliz başı çekmiş Fransız'la yarışta Toprak kızıla dönmüş gördüğün her karışta! Beyitteki birinci mısranın hece sayısı hakkında tereddütlerin olacağını düşünerek bu açıklamayı gerekli görüyorum:İngiliz başı çekmiş Fransız'la yarışta... mısrasındaki sesli harf sayısı ilk bakışta 14 değil 13 gibi görülmektedir. Bu da ister istemez mısrada bir hece noksanlığı var mı? sorusunu akla getirmektedir. Mısra:İngiliz başı çekmiş Fransız ile yarışta... şeklinde de yazılabilirdi ancak o zaman görünüşte sesli harf sayısı 14 olurken aslında 15' e çıkardı. Şöyle ki: Kral, Trakya, Fransa,... gibi kelimelerin gerçek hece sayısı aslında kelimedeki sesli harf sayısından bir fazladır. Çünkü şiir dilindeki vurguları:K(ı) ral, T(ı) rakya, F(ı) ransa... şeklindedir.İngiliz başı çekmiş Fransız'la yarışta... mısrasının yerine:İngiliz başı çekmiş Fransız ile yarışta... mısrasıyla beyit okunacak olursa özellikle sesli okunuştaki fonetik bozukluğunu daha iyi göreceksiniz. Sevgi ve saygılarımla. Dr. İrfan Yılmaz. TEKİRDAĞ.
 
 
Bu şiiri Antolojim'e ekleyeceğim
Bu şiiri bir arkadaşıma göndereceğim
E-kart olarak gondereceğim
Şiire puan vereceğim

puan
9,7
(134 kişi)

 

yaz |oku

 

Facebook'ta
Bu Şiiri Paylaş
 
 
 
Tıklayın, siz de blog yazarı olun! Aklınızdan geçenleri paylaşın!
 

Neşe hanım ,kasabam dediğiniz yer neresi? merakta kaldım şimdi!..Öyle bir anlatıyorsunuz ki hemen uçup gidesim geldi.. Bu güzel insanlara da selamlar benden..

Gülden Işık
24.04.2007 21:16
 
Cevap :
Sevgili Gülden,10 aydır Uşak'ta yaşıyorum ben.Evim Uşak'ta,işim bir ilçesinde.Yine 10 ay önce ,hem Ereğli'ye hem de avukatlığa veda ettim.Şu anda,hukuğun başka bir alanında sürdürüyorum mesleğimi.Gerisini de sonra anlatırım bi ara:))Siz orayı,benim kasabam olarak bilin:))İnanın,kasabamın sanatçıları,öyle sevinecekler ki selamınıza.Sevgiler..teşekkürler.. 24.04.2007 22:33
 

ne keyifli bir günmüş yaşadığın. sadece fotoğrafa bakarak bile keyifli, konuşkan insanlar oldukları belli oluyor. sanırım işinin en güzel yanlarından biri her an böyle renkli insanlarla karşılaşıyor olman öyle değil mi...

beenmaya
21.04.2007 10:36
 
Cevap :
Eğer gönül gözü ile bakabiliyorsan yaşama,nerede olursa olsun ortak dili konuşabildiğin insanlar çıkıveriyor karşına..Küçük bi kasabada..ya da milliyet blogda..senin gibi..sevgiler canım benim.. 21.04.2007 12:21
 

Aslında fotoğrafa baksa insan pek birşey anlamaz. Bu fotoğrafla birlikte anlatılanlar ve özellikle sizin anlatımınızla anlam kazanmış. Keşke gençlerimiz örnek alsa. Öldürülürmüydü Hrant Dinkler, Matbaacılar, askerlerimiz, masum vatandaşlarımız. Keyifle okuduğum güzel bir yazıydı. Elinize sağlık. Sevgiler

Abla
19.04.2007 17:11
 
 
  İrfan Yılmaz (Şairin üye profili) bu nedir >>Popülerlik=5/5
Hayatı Şiirleri Resimli Şiirler Forum İstatistikler Zevkler
<< Önceki Şiir İrfan Yılmaz Şiirleri : 12/13 Sonraki Şiir >>
   
 
Bu şiiri Antolojim'e ekleyeceğim
Bu şiiri bir arkadaşıma göndereceğim
E-kart olarak gondereceğim
Şiire puan vereceğim

puan
9,7
(134 kişi)

 

yaz |oku

 

Facebook'ta
Bu Şiiri Paylaş
 
 
Şair İrfan Yılmaz İrfan Yılmaz (Şairin üye profili) bu nedir >>Popülerlik=5/5
Hayatı Şiirleri Resimli Şiirler Forum İstatistikler Zevkler
<< Önceki Şiir İrfan Yılmaz Şiirleri : 12/13 Sonraki Şiir >>
   

On Sekiz Mart Çanakkale Destanı

Firuze iki derya kuşanır Gelibolu,
Yarımada kıbleden yaslanıyor şimale.
Toprağı Rumelidir, havası Anadolu...
Yadigâr bu vatana rengi kanayan lâle!
Cennet’i anımsatan büyülü yarımada
Sükûtuma da sebep, tüten efkârıma da...
Seddülbahir’le başlar nihayeti Bolayır,
Safir kesilmiş suya zümrüt yansıyan bayır.
Kudret kalemi ancak çizerek dört kesmini
Yeryüzüne düşürür derya fonlu resmini.
Çevir yüzünü gitsin, kibri ahkâm kesenden;
Bu El-Kaviyy mührünü sökemez beşer senden.
Efsunkâr Şimal Tacı yedi yıldızlı hale
Yalnız senin başına yakışır Çanakkale.

İlahî bir lütuftur Çanakkale Boğazı,
Mavi senin tülünde ne efsunkâr mavidir.
Sanki ipek gergefte sülüs ve celî yazı
Akışı şiir gibi... Kalemi semavîdir!
Ege’yle Marmara’nın gökyâkutlu visali
Hayallere sığmaz ki; düşte düşün misali!
Amber buğulu Asya koparken Avrupa’dan,
Suyuna misk damlatıp dökmüş altın kupadan.
Mağribi güneşlerde tüllenen Marmara’yı
Süzerken yanan gözler nasıl seçsin karayı!
İbrişim sırmalanıp atlas kuşanan beden
Göze nasıl görünür acaba gök kubbeden?
İki derya coşkusu sığmaz hiçbir risale
Cebelitarık seni kıskanır Çanakkale! ...

Beş bin yıllık tarihî antik kent Çanakkale
Savaş ve afetlerle yıkılsa da doğrulmuş.
Asırlarca ışığı sönmeyen bu meşale
İlim irfan yuvası kültür ile yoğrulmuş.
Karasi Beyliği’nden sancaksın Osmanlı’ya,
Senin yazdığın tarih bu kadar mı şanlı ya! ...
Kilitbahir karşında şeklen yoncaya benzer,
Suya aksi düşmesin gülden goncaya benzer.
Var mı Kumkale gibi düşlerin en ırağı?
Egeden meltem alan Asyanın son toprağı.
Tarihî mirasından gönüllere kayan sır
Eceabat ufkunda denize başka yansır.
Cennetin bu köşesi nasıl uğrar işgale?
Ablukaya alınmış gülistan Çanakkale!

Sömürgeci ve zalim itilaf devletleri,
Dört kıtanın ifriti yamyamıyla beraber;
İstanbul hayaline kesmişler biletleri,
Mücadeleden yılmaz aslanlardan bîhaber!
And içmişler birlikte Fransız İngiliz’i
Nâmert elle, Cennet’ten koparmaya filizi!
Avustralya, Senegal, Cezayir ve Kanada
Gözlerini karartmış güç yetilmez inada.
İngiliz’i anladık... istiladır emeli,
Peki ya şu Zenci’ye, Hindu’ya ne demeli?
Sökülmek isteniyor ki evlad-ı fatihan;
Avuç içi karaya yüklenmiş cümle cihan! .
Meleklerin yurduna yakışmayan ahvale,
Sükût ikrar dilidir kükresin Çanakkale!

Yıl, bin dokuz yüz on beş: On sekiz mart zaferi!
Çanakkale Boğazı Sırat Köprüsü’nden dar,
Aslan kesildi o gün her Osmanlı neferi,
Kumkale tarafından Seddülbahir’e kadar!
Kilitbahir neresi, Yeni Zelanda nere? ...
Düşman boğaz sanıyor... Çelik kollu cendere!
Zırhlı gemiler gelmiş dünyanın bir ucundan.
Kartal pençeyle kaptı deryanın avucundan!
Hangi tarih yâd etmez O vefakâr Nusrat’ı
Döşediği mayınlar aratmadı Sıratı!
Yarım Dünya geçiyor, Seyit Onbaşı davran
Kaldır top mermisini tarihe yazsın Havran:
Elindeki son gülle... İmkânın yok ikmale;
Besmeleyle ateşle, gürlesin Çanakkale!

Takdir-i İlahidir meleklerin yardımı,
Komutanı Cebrail, bütün ordusu melek...
Gemiler zırhlı diye payitahta vardı mı?
Burası Çanakkale, tufan koparan felek!
Vurulan Kara Belâ yan yattı tabak gibi
Üç dakika içinde mekanı deniz dibi...
Yarım Dünya diyorsan kaderi ondan farksız,
Zırhından yara almış; dümeni kırık, çarksız.
Dokuz savaş gemisi su içinde kavruldu,
Mayın ve obüslerle kaderine savruldu.
İfritlere acımaz yol vermiyor Cebrail,
Yerden fışkıran derya göklere oldu nail.
Düşmanları boğazda kahreden bu şelale,
Nuh Nebiden sonraki tufandır Çanakkale!

Seddülbahir benzeri sarsıldı Anzak Koyu
Sanki Kıyamet sesi, Sûr üflüyor İsrafil!
Conkbayırı ve Kirte yazılmaz ömür boyu,
Yer ve gökle beraber denizi sarmış gafil.
Mermi mermiyi vurdu, süngü süngüyü yardı;
Toprak yamyam kaynıyor kesilmez oldu ardı.
Adım atacak yer yok Hindu ve Berberiden,
Anzakla Kanadalı koşturuyor geriden.
İngiliz başı çekmiş Fransızla yarışta
Toprak kızıla dönmüş gördüğün her karışta!
İnsanlığın utancı bitmez görünen bu şer
Kıyameti kopmadan sanki kurulmuş Mahşer!
Dabbetül Arz çağrısı gibi gelir Deccâle;
Mehdi ve îman sende, vur gitsin Çanakkale!

Gül kokulu diyardır şehitlerin mekânı
Şehidim, meleklerden müjdelendi hediyen.
Ecrini sunmak ister var mı bunun imkânı
Vatan, şehitlerine minnettar ebediyen!
Gök kuşağı nakşolsa makberin kemerine,
Bahreynî inci mercan işlense mermerine,
Sandukası arusek örtüsü sim işinden,
Zemini yâkut olsa kubbesi fil dişinden:
Şehadeti Tevhidle tattığı andan beri
Firdevs müjdesi alan ne yapsın ki makberi?
Şehide, Medinenin münevver bucağından
İki Cihan Güneşi yer vermiş kucağından!
Rahat uyusun diye uğramasın ihmale,
Gül-i Rana kokusu başkadır Çanakkale

Şükranla okunsa da şehitlerin destanı
Kan sızan hecelere kalem nasıl dokunsun?
Fatiha’yla duayla ruhların serbest anı
Sana ithaf edilip kaç bin kere okunsun?
Şehadete ererken duyduğun kutlu sesi
Alnına nurla yazdı meleklerin busesi!
Ey şehit, bilinir ki: Ölümsüzsün, dirisin,
Hakkın, Cennet müjdeli kullarından birisin!
Kanınla suladığın yere toprak denir mi?
Mirasın korunmadan hakkın hiç ödenir mi?
Vatanın şükranıyken utancı oldu harbin
Şehit sayısına bak: İki yüz elli üç bin!
İçli dualar ile kayıt düştü icmale
Her sayfası yakıcı bir ağıt Çanakkale!

Tarihe ebediyen vurulan altın mühür,
Sökülmeyen perçindir şüheda tılsımından.
Ey şehit, yerin Firdevs meleklerden tezahür
Tescil edilmiştir ki Cennet’in üst kısmından!
Öyle kutlu zafer ki düşündükçe vecd eden,
Melekler secde eder alnı kalkmaz secdeden!
Rengi kanayan lâlem şühedanla bakîdir,
Yazdığın eşsiz destan... Gerisi afakîdir!
İhtirasın esiri yedi düvelden düşman,
Gelibolu’ya ayak bastığına bin pişman!
Mücevheri bilmeden çakıl sanmıştır zahir;
Bastığı toprak değil, cevahirdir cevahir!
Hilâl gökte tutkuyla gülümserken Zühal’e,
Kıyamet kopana dek varılan son merhale:
Böyle destan bir daha yazılmaz Çanakkale! ...
 

İrfan Yılmaz

 

 
'Yüz Hatlarım Artık Daha Düz'


 
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

On Sekiz Mart Çanakkale Destanı adlı şiirde hata varsa lütfen buraya tıklayarak bize bildiriniz..

 

 
 
 
Bu şiirin hikayesi:

Açıklamalar:Şimal Tacı: Bilimsel adı ''Corona Borealis'' olan Kuzey gök küresinin, Çoban ve Herkül takımyıldızları arasında yer alan takımyıldızıdır.Timur'un torunu olan Gökbilimci Uluğ Bey tarafından onbeşinci yüzyılda Semerkant'ta hazırlanan kataloğda Iklil adıyla geçer. Takımyıldızın en parlak yıldızı ise: Gemma'dır. Takım yıldızını oluşturan yıldızların diziliş biçimi ve ışıltısı bir tacı anımsattığından bu isim verilmiştir. Şiir metninin alt kısmında bu takım yıldızının teleskopik görüntüsünü sunuyorum. Resimdeki en parlak yıldız Gemma'dır. ***** Sevgili şiir ve gönül dostu kardeşlerim, Sekiz ocak iki bin on iki tarihinde antoloji.com sitesinde yazılmaya başlanan, Çanakkale ve şehitlerine ithaf edilen bu şiir, on yedi ocak ikibin on iki yılında tamamlanlanarak: ON SEKİZ MART ÇANAKKALE DESTANI başlığıyla bu sayfada yayına verilmiştir. Hece sayısı: On dörtlü heceyle yazılan bu şiirde geçen:İngiliz başı çekmiş Fransız'la yarışta Toprak kızıla dönmüş gördüğün her karışta! Beyitteki birinci mısranın hece sayısı hakkında tereddütlerin olacağını düşünerek bu açıklamayı gerekli görüyorum:İngiliz başı çekmiş Fransız'la yarışta... mısrasındaki sesli harf sayısı ilk bakışta 14 değil 13 gibi görülmektedir. Bu da ister istemez mısrada bir hece noksanlığı var mı? sorusunu akla getirmektedir. Mısra:İngiliz başı çekmiş Fransız ile yarışta... şeklinde de yazılabilirdi ancak o zaman görünüşte sesli harf sayısı 14 olurken aslında 15' e çıkardı. Şöyle ki: Kral, Trakya, Fransa,... gibi kelimelerin gerçek hece sayısı aslında kelimedeki sesli harf sayısından bir fazladır. Çünkü şiir dilindeki vurguları:K(ı) ral, T(ı) rakya, F(ı) ransa... şeklindedir.İngiliz başı çekmiş Fransız'la yarışta... mısrasının yerine:İngiliz başı çekmiş Fransız ile yarışta... mısrasıyla beyit okunacak olursa özellikle sesli okunuştaki fonetik bozukluğunu daha iyi göreceksiniz. Sevgi ve saygılarımla. Dr. İrfan Yılmaz. TEKİRDAĞ.
 
 
Bu şiiri Antolojim'e ekleyeceğim
Bu şiiri bir arkadaşıma göndereceğim
E-kart olarak gondereceğim
Şiire puan vereceğim

puan
9,7
(134 kişi)

 

yaz |oku

 

Facebook'ta
Bu Şiiri Paylaş
 
 

 

 
 
     
Bugün 13 visitors (16 hits) kişi burdaydı!
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol